Aşiyan

/bir yağmurdur açılan kuraklığa
bir yağmurdur kulübesi nisandan
ve onun ayaklarına dolanan o gökyüzü
kansız yüzleridir diri kuşların…(İ.Özel)/

Aşiyan deyince, Tevfik Fikret gelir aklıma. Onun bir dörtlüğünü eklemeden geçmeyelim.

Küçük, muttarid, muhteriz darbeler
Kafeslerde, camlarda pür ihtizaz
Olur dembedem nevha-ger, nagme-saz
Kafeslerde, camlarda pür ihtizaz
Küçük, muttarid, muhteriz darbeler…

günümüz türkçesiyle;

Küçük, tekdüze, ürkek vuruşlar
Kafeslerde, camlarda titreşerek
Durmadan türkü söyler, ağıt yakar
Kafeslerde, camlarda titreşerek
Küçük, tekdüze, ürkek vuruşlar.

(yağmur şiirinden)


Huzur

/Çektiğim dertleri Ferhat mı bilir?
Bunca gamdan sonra huzur mu gelir.
Bir güneş ol sende, ufukta belir,
Ahmed’in Burak’a bindiği gün gel.
(sultan-ıDivane)/

Her nekadar dörtlükte geçen huzur kavramı uzakmış gibi görünse de,bazı mekanların sizi huzurla buluşturmasına engel olamazsınız.Tıpkı ufukta beliren güneşin, gözlerinizi kamaştırmasına engel olamadığınız gibi.

Huzur dolu bir fotoğraf ve huzur dolu bir mekan…

Beşinci Mevsim

/senin kuşların olurdu mevsimi yolculuklara çağıran
içli taşra kızların, gizemli eviçleri
kapıların olurdu korkudan çok denizlere açılan
o denize açılan ellerin nerde şimdi
(İsmet Özel)/

Siyah beyaz bir filmi andırır gidişler ve kalışlar. Giden ve kalan.

-Giden ardında bıraktıklarıyla hatırlanır;kalan, veda bakışlarıyla

-Giden ayrılık sancısı olur;kalan,sancıya yoldaş

-Giden gitmiştir artık;kalan Beşinci mevsim hasretlerde.

Ve geriye bir şehir kalır,bir yalnızlık.bir hasret.

Sonsuzluk Kervanı

son

Sonsuzluk Kervanı, “peşinizde ben,
Üç ayakla seken topal köpeğim!”
Bastığınız yeri taş taş öpeyim.
Bir kırıntı yeter, kereminizden!
Sonsuzluk Kervanı, peşinizde ben…

Gidiyor, gidiyor, nurdan heykeller…
Ufuk önlerinde bayrak kulesi.
Bu gidenler Altun Kol Silsilesi;
Ölçüden, ahenkten daha güzeller.
Gidiyor, gidiyor, nurdan heykeller…

Sonsuzluk Kervanı, istemem azat!
Köleniz olmakmış gerçek hürriyet.
Ölmezi bulmaksa biricik niyet;
Bastığınız yerde ebedi hasat.
Sonsuzluk Kervanı, istemem azat…

Necip Fazıl(cile-1952)

Istanbul

/Göklerden hicran yağdı, İstanbul’lu bir geceydi
Yere düşen her damlanın yüreğinde sen vardın
İsmin dudaklarımda idamlık bilmeceydi
Yalansa kahrolayım, sen İstanbul kokardın/(Serdar Tuncer)

Kutlu şehir Istanbul…

Seviyorum bu şehri. Karmaşasını,insan telaşelerini,dar sokaklarını,vapurun ardından süzülen martılarını,cami önlerinde güvercinlerini,en çokta tarihi kokusunu…Bir yere ulaşma aceleciliğini,taksi yerine halk otobüslerini tercih etmeyi,zaman zaman çıkan küçük sürtüşmeleri:),”kaptan yeter!ikinci katı yok otobüsün!” nidâlarını:),herzaman olmasa da yaşlılara yer verilmesini..Sabır şehri istanbul,seviyorum bu şehri.