Aşktır ki,gerisi Vesairedir…

Galiba varlığın çekim alanına giren en ulvi acıydı aşk; ve maddeyi manaya veren en cömert sancıydı. Mansur’u dâra takan da, Halil’i oda yakan da oydu ve oydu Eyyub’u derde bırakan. Tuz kadar mübarek, ekmekçe aziz idi; toprakleyin bereket,su gibi temiz idi.

/Hayatı aşka bölünce hayat çoğalır; bütün hayatları toplasan geriye aşk kalır/

Herşey sen olsun şu Dünya’da ve olmasın sen olmayan Dünya’da…

(Kırk Güzeller Çeşmesi-İskender Pala Kitab-ıAşk)

Hatuniye Medresesi

hatuniyeKaraman merkez Hastane Caddesi üzerinde yer alır. Hatuniye Medresesi, Osmanlı Sultanı Murat Hüdavendigar’ın kızı, Karamanoğlu Alaaddin Bey’in karısı Nefise Sultan tarafından, 1382 yılında yaptırılmıştır, portalindeki kitbesine göre mimarı, Numan Bin Hoca Ahmet’tir.

Yapı, kapalı avlulu, tek eyvanlı; avlunun sağında ve solunda öğrenci hücreleri ve revakları bulanan bir medresedir (avlunun üzeri günümüzde açıktır). Kuvvetle ileri fırlayan selaktitli portali beyaz mermerden yapılmıştır. Geometrik tezyinatlı yazı ve bitkisel dekorludur. Sağda ve solda, bitki motifli iki sütunçe ile, içte iki mihrp nişi, portalin ortasında, yukarıda stelaktitler içerisinde kanatlarını açmış bir (orjinali kaldırılmış, yerine onarımda yeni bir kuş işlenip koyulmuş) kuş figürü bulunmaktadır. Kapı mor ve beyaz mermerden, kilitleme tekniğinde yapılmış basık kemerlidir.

Eyvanda kalan izlerden, buranın 2 m. yüksekliğe kadar altıgen formlu, turkuaz ve siyah renkli çinilerle kaplı olduğu anlaşılmaktadır. Avlunun revak sütunları yuvarlak ve oval biçimlidir. Yapının çeşitli yerlerinde, ilmi öven yazılar bulunmaktadır. Eyvanın sağında ve solunda bulunan kubbeli büyük odaların (birisi dershane diğeri mezar odası) giriş kapıları da, portal gibi grift kabarık bitki ve geometrik desenlerle süslenmiştir.

Muhammed Esed/Mekke’ye Giden Yol

kitapLeopolde Weis,Avrupa’da Maxim Gorki ile görüşme fırsatını ele geçirip gazetecilik mesleğine atıldığı ve orta doğuya gazeteci olarak gönderildiği zaman bundan sonra hayatını İslam dünyasında ve müslümanlar arasında geçireceğini hayal bile etmemişti.Ama kısa zamanda Müslümanların yaşayış tarzı,batılıların çok farklı kültürleri ve Dünya görüşleri onu bu Dünya’yı daha yakından tanımaya zorladı.At ve deve sırtında Mısır’dan Afganistan’a,Yemen’den Rusya’ya kadar uzanan uçsuz bucaksız coğrafyayı 30 sene boyunca gezdi.


Libya bağımsızlık mücadelesine katılan ve Pakistan’ın Birleşmiş Milletler’deki delegesi görevine getirilen Yahudi asıllı Avusturyalı gazeteci ve yazar Muhammed Esed, batılı dostlarının ısrarı üzerine bütün hayatını dolduran bu eşsiz macerayı yazmak için B.M.’deki görevinden istifa etti ve dünyanın belli başlı dillerine çevrilen bu kitabı yazdı. Mekkeye Giden Yol, İslâm dünyasının iç yüzünü, canlı gerçeğini ve batıya karşı direniş destanının anlatan üstün bir belgesel olmak yanında eşsiz bir edebi metindir.

Bulut

bulut

/Dağları görürsün de, donmuş sanırsın; oysa onlar bulutların sürüklenmesi gibi sürüklenirler. Herşeyi ‘sapasağlam ve yerli yerinde yapan’ Allah’ın sanatıdır bu. (neml-88)/

Gözleri göğü tutan bir ışık:
Gülüyor, göklerde kanı kaynaşık…
Feza süzülüyor kirpiklerinden.
Başında bir bulut… Sâhi”!
Yürür, durur, gider, bekler
Bulut değil, yâ İlâhî!
Taç tutuyor O’na gökler…
Ve fikir, dipsiz fikir, ebedilik süresi…
Kum tanesinden küçük, bastığı arz küresi…
Kur’an esrar oluğu
Sonsuzluğun soluğu…
diye devam eden Necip Fâzıl/Mirac şiiri. en iyisi şiirin cazibesinde durup,kurulup dizelerine, gökyüzü dalgınlığıyla  susmak…susmak bulutun gölgesinde Nokta

Bu Yol Nereye Gider…

/yol bir yere gitmez, o bir susma biçimidir
soğuk bir taşıtın uğultusunda…/

yol bir yere gitmez
o bir durma biçimidir
yol yoluyla gidebilir yare
yoldan çıkabilir apansız
ve ömür bitebilir yoldan önce
ama yol bir yere gitmez
o bir durma biçimidir

yol bir yere gitmez
o bir durma biçimidir
her garantiyi istersin hayattan
oysa ölümle yaşam arası
uzun malum ince bir yol
bir yere gitmez
o bir ölme biçimidir

(Yılmaz Erdoğan)